26 Eylül 2010 Pazar

OKUMAK OKUMAK OKUMAK İŞTE BENİM BÜTÜN SORUNUM BU !

ve bir tatilin daha sonuna gelmiş bulunuyorum :(

bundan 4.5 ay önce uzun bir yaz tatiline çıkışımın sevinç naraları hala dün gibi kulaklarımda, o zamanlar hiç bitmiycekmiş gibi gelen tatilimin şimdi son saatlerini yaşıyorum. yarın; sabah dokuz akşam beş işkencesine başlıyoruz, gerçi düşününce acı çekme eşiğim çok düşük olduğundan hiçbir zaman bu işkenceye tam gün katlanmadım. yeri gelmişken burdan beni idare edip yerime bıkmadan usanmadan imza atan kader arkadaşlarıma da sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

uyku delisi olan bendenizi 3 senedir gıkları çıkmadan idare ettiler, bende öğlene doğru uyanıp salına salına okula gittim. tabi bu hizmetlerinin karşılığını da almadılar değil. sınav tarihlerinin açıklanmasıyla beraber, hepsi dibimde bitti :) bezgin şu not var mı sende, şunun fotokopisini çektirebilir miyim modunda türlü türlü şebekliklerle etrafımda pervane oldular. hele sınav dönemi bendeki telefon trafiğini görmeniz lazım, 3 senedir sesini duymadığım yolda görsem tanımayacağım insanlar canımlı cicimli mesajların ardı arkasını getirmedi..bende kontürüm yok ayağına yatıp cevap atmadım, ama öyle arsızlardı ki bu seferde aradılar:) yani elinizi verdiniz mi kolunuzu kaptırıveriyorsunuz bu deliden bozma insanlara :) iyiki çan eğrisi yok, herkes çalıştığı kadarını alıyor ve ortalamayı tutturan geçiyor, eğer öteki türlü olsaydı zaten notlarımı ucundan bile göstermezdim kimseciklere nihahahah :)

Allah'tan bir senedir uygulamaya koyduğum bir yöntem var da başım biraz olsun rahat ediyor, notlarımın nüshasını belli kırtasiyelere vererek, direk onlarla muhattaba sokuyorum. düşünüyorum da bu işi ticarete dökmenin zamanı çoktan gelmiş, belli bir yüzde alsam o kırtasiyecilerden köşeyi dönerim heralde:)

şu 3 sene içinde aranılan bütün notların benden çıkıyor olması ise inek imajını üstüme yapıştırdı. millet beni 1 ay öncesinden ders çalışan,( sınıfımda böyle insanlar var) kafayı dersle bozmuş tipitiplerden zannediyorki yakınımdan geçmiyor o canlı modeli :) bir defa ben yumurta kıça dayanmadan hayatta ders çalışmam, 300 sayfalık yerden sorumlu olayım yinede son geceye bırakırım çalışmayı. ilkokuldan beri süregelen bir alışkanlık... bu kadar düzensiz, savsaklama çalışmama rağmende yine en yüksek notu ben alırım sınıfta( aman maşallah diyin :) bu konuda biraz ballıyım galiba, size bir sınav maceramı anlatıyımda anlayın ne demek istediğimi;

üniversite 2. sınıftayım sosyoloji dersinden sınava giriyoruz, adam 5 tane soru sormuş, ilk 3 ünü dönem içi dersi alanlar, son 2 soruyu dersi alttan alanlar cevaplıycak. neyse sınav başladı şöyle bir sorulara baktım; kendi bölümümden 1 soruyu biliyorum diğer ikisi hakkında en ufak bir fikrim bile yok, sonra dersi alttan alanların sorularına baktım ve amanın ikisinide biliyorum :) hoca ise bu esnada sürekli uyarı yapıyor, herkes kendi sorusunu cevaplıyacak, diğerini cevaplayıp uyanıklık yapana sıfırı basarım filan diye...

1. soruyu yaptım  sonra tıkandım kaldım, ne yapsam ne etsem diye cebelleşirken iç sesimm "amannn her iki türlüde sıfırı alcaksın bari boş kağıt verme, dersi alttan alanların sorularını cevapla şansını dene" diyip beni dürtükledi.süre doldu sınav bitti, ben 3 soruyu da cevaplayıp, birde üç ihlas bir fatihayı kağıdıma okuyup hocaya teslim ettim :) sonuçları öyle kötü bekliyorumki not tuttuğum kağıtları bile atmıyorum seneye lazım olur filan diye :)

aradan iki hafta geçti sonuçlar açıklandı ve aman Allah'ım 98 almışım :) bian karışıklık olduğunu bile düşündüm ama sesimi çıkarmadım, hatta bu iki puanı nerden kırdı acaba diye milletle tartışmasını yapıp, sorgulamaya bile başlamıştım hhahaha :)

insanoğlu işte doyumsuz varlıklarız, ipten dönmüştüm ama hala 2 puanın hesabını yapıyordum :)

ps: kaybedecek bir şeyiniz yoksa eğer risk almayı ihmal etmeyin :)

22 Eylül 2010 Çarşamba

PROSEDÜR ÇİLESİ


çok yorgunum...
iki günden beri canım memleketimin prosedür çilesiyle bizzati tanışmış bulunuyorum. kendisinden pek haz ettiğim söylenemez, bir defa çok ağır kanlı arkadaş, sabah 9 da başladığı işi öğlen arasına yetiştirirse şükredeceksin, onunla yazılı şekilde temasa geçersen  her kelimene dikkat etmek zorundasın, olaki kelimeyi cümle içinde yanlış yerde kullandın bu sana 200 tl den başlayan harcamalarla geri dönüyor, ha birde çok karışık yahu,bunun özeti filan yok mu diyor insan bir noktadan sonra :) insanda ne kafa bırakıyor ne enerji...ben ki yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, hop o yana hop bu yana ceylan gibi seken kız( gerçi ceylan bu cüsseye biraz kibar kaçtı) gün ortasında sevgili suratım sirke pazarında sirke satışlarında tavan yapmış, voleyi vurmuş durumdaydı.

hep yakınırdım özel-kamu personelinin somurtkan hallerinden, insanın yüzüne gülümsemek, bir kolay gelsin temennisine teşekkür ederim demek bu kadar mı zor geliyor diye. lakin bugün utandım o sözlerimden, gördüm ki bu prosedür insanın iliğini kurutur, hele birde ayağınızda 10 cmlik bir topuk, tepenizde de egenin kavurucu sıcağı varsa kesin kes kurutur :)
 herhalde şu iki günde çektiğim çilenin bendeki tek artısı midemin az biraz sinmiş olmasıydı ki onuda eve gelince eksiye çevirdim. of Allah'ım ya, tamam yarın rejime başlıycam, hemencik bu geceden midemi stoklamalıyım:)

21 Eylül 2010 Salı

ŞİŞMAN KIZIN GÜNCESİ

bloglamaya karar vermek çok kolay lakin isim bulmak ne zormuş yahu. inanır mısınız günler öncesinden düşündüm blogumun ismini ne koysam diye...ilk başlarda böyle enteresan, sofistike bişeyler bulmaya çalıştım, sonra bir ara dedim böyle ingilizce fransızca orjinalitesi yüksek kelimeler bulayım, millet bu ne demek diye merak etsin :?

fekat efendim işin sonunda öyle absürt kelimeler çıktı ki ortaya; ne telaffuz edebiliyosun ne yazabiliyosun ha birde işin akılda tutma kısmı varki o kelimelerden birini blog ismi yapsaydım eğer blogumu ikinci sefer bulabilitem yüzdeye vurulamayacak kadar küçük bir ihtimal olacaktı:)
sonra düşünmeyi bıraktım(daha doğrusu saçmalamayı) bloğu oluştururken aklıma ilk geleni yazarım dedim ve aklımda fuzuli yer kaplayan şeyleri topluca defettim.

ve işte sonuç; şişman kızın güncesi...ne orjinalitesi yüksek ne beni entellektüel gösterecek cinsten ne de ecnebi, sadece betimlememde sıklıkla kullanılan sıfatlardan bir tanesi ama galiba en etkilisi :) velhasılkelam işte karşınızdayım;
bir hoşgeldin demek yok mu ?